SüKûT-Forum
SüKûT-Forum
Yükleniyor

doğru iman ve imanı korumak

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek

doğru iman ve imanı korumak Empty doğru iman ve imanı korumak

#1 Salı 15 Haz. - 19:13

Sual: Ahirette kurtulmak neye
bağlıdır?
CEVAP
Bazıları Allah’a inanan herkesin Cennete
gideceğini sanıyor. Bu çok yanlıştır. Amentü’deki altı esastan birine
inanmayanın imanı geçersizdir. Bunun için inanmak değil, doğru inanmak
önemlidir. Ahirette kurtulmak, ibadetin çok olmasına değil, doğru imana
bağlıdır. İhlaslı ameli az da olsa, hatta hiç ameli olmasa, zerre kadar
doğru imanı olsa yine Cennete girer. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kalbinde
zerre kadar imanı olan Cehennemde kalmaz.)
[Buhari, Müslim]

Dünyadan herkes ahirete yolculuk yapıyor. Herkes
bir vasıtaya binip gidiyor. Bir vasıtaya binmek değil, doğru vasıtaya
binmek önemlidir. Yanlış vasıtaya binen, istediği yere değil, vasıtanın
gittiği yere gider. Kâbe’ye gitmek için niyet edip Paris’e giden uçağa
binen, niyeti halis olsa da Kâbe’ye varamaz.

Allahü
teâlâ, doğruyu azıcık merak edene, doğruyu arayana doğru yolu yani
hakiki İslamiyet’i nasip edeceğine söz vermiştir. [Ankebut 69, Şûra 13],
Allah sözünden dönmez. (Al-i imran 9)

Demek
ki bâtıl yollardaki insanlar istemek bir yana merak bile etmiyorlar.
Allahü teâlâ rızka kefildir ama imana kefil değildir. Doğru iman sahibi
olmaya çalışmalıdır. İtikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası
olmaz. Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı
gibidir. İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır
konunca 10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri
artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, yani riya ile yapılan
ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1 rakamının soluna konan sıfır gibi
değersizdir. İtikad doğru olunca ibadetleri arttırmak, insanın
gayretine, ihlasına, ilmine bağlıdır. İstediği kadar artırır. Ancak,
doğru itikadı, yani ehl-i sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası
olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir.

Mutezile
ve benzeri akılcı gruplara göre ibadetler imandan bir parçadır. Onlara
göre günah işleyen ve farzları yapmayan kâfir olur, yani iman X amel
diyorlar. Bunlardan birisi sıfır olursa netice de sıfır olur diyorlar.
Yani imansız amel de amelsiz iman da makbul değil diyorlar. Ehl-i
sünnete göre, amelsiz iman makbul, imansız amel makbul değildir. Ehl-i
sünnete göre amel X ihlas denebilir. Ancak amel işlemeden, (Param
olsaydı şu fakire yardım ederdim diye ihlasla düşünen de, vermediği
halde, amel işlemediği halde ihlaslı niyetinden dolayı sevaba kavuşur.
Bir kimsenin ihlası ne kadar çoksa, amel ile çarpılınca netice büyük
olur. Bizim ihlasımız 1 ise, bin fakire birer ekmek versek, 1x1000 = bin
sevap eder. Eshab-ı kiramın ihlası çok kuvvetli olduğu için, mesela
onların ihlası 1 milyon olsun, bir fakire bir ekmek verse bir milyon
sevap alır. Nitekim hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yemin ederim
ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin
bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.)
[Buhari]

Eshab-ı kiramın imanları çok kuvvetli ve
ihlasları çok fazla olduğu için böyle sevaplara kavuşuyorlar. Eshab-ı
kiramdan biri diğerinden daha yüksek idi. Bunun için Hazret-i Ebu
Bekir’in verdiği bir avuç hurmanın sevabı, diğer sahabeden birinin
vereceği sevap arasında dağlar kadar fark vardır. Bir hadis-i şerifte de
buyuruluyor ki:
(Benden sonra, Eshabımın ihtilaf edecekleri
meseleler hakkında sual ettim. Rabbim bana “Senin eshabın benim yanımda
gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı diğerinden daha parlaktır. Onlardan
birisine uyan hidayet üzerindedir” buyurdu.)
[Deylemi]

Sual:

İmanın doğru olması için gerekli şartlar nelerdir?
CEVAP
İman
doğru olmadıkça, ibadetlere sevab verilmez. Onun için, doğru imanı
öğrenip ona göre iman etmek şarttır. İmanın doğru olması için gerekli
şartlardan bazıları:
1- İmanda sabit olmak:
Üç yıl sonra
İslamiyet’i bırakıp Hıristiyan olacağım diyen, o anda dinden çıkıp kâfir
olur.

2- Havf ve reca arasında olmak:
Allah’ın
azabından korkup, rahmetinden ümit kesmemek gerekir.

3- Can
boğaza gelmeden iman etmek:

Ölürken, ahiret hallerini gördükten
sonra kâfirin imanı geçerli olmaz; fakat o anda da, müslümanın
günahlardan tevbesi kabul olur.

4- Güneş batıdan doğmadan önce
iman etmek:

Güneş batıdan doğunca tevbe kapısı kapanır.

5-
Gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir:
Allah’ın bildirdiğini
peygamberin veya evliyanın da bilebileceğine inanmak gerekir.

6-
Kâfirliğe sebep olan bir şeyi kullanmamak ve söylememek:
Mesela
haç takmamak, şakadan da olsa, ben kâfirim dememek gerekir.

7-
Dini bir hükümde şüphe etmemek:

Mesela namaz ve tesettür farz
mı, şarap haram mı diye tereddüt etmemek gerekir.

8- İtikadını
İslam dininden almak:

Tarihçilerin, felsefecilerin değil,
Resulullahın bildirdiği ve Ehl-i sünnet âlimlerinin açıkladığı şekilde
iman etmek.

9- Amentü’deki altı esasa inanmak:
Hayrın,
şerrin ve her şeyin Allah’tan olduğuna inanmak gerekir. İnsanda irade-i
cüziye vardır. İşlediği günahlardan mesuldür. İmanın şartını beşe
indiren ve yediye çıkaran sapıklar varsa da, imanın şartlarından
herhangi birini inkâr eden veya yeni şart ilave eden kâfir olur.

10-
Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak:

Sevgi ve nefreti
yalnız Allah için olmak. Allah düşmanlarını sevmek, onları dost edinmek,
Allah dostlarına düşman olmak küfrü gerektirir. Mesela Sokrat’ı sevmek,
imam-ı Gazali’ye düşman olmak gibi.

11- Ehl-i kitabın
da cehennemlik olduğuna inanmak:

Onların cennete gireceğine
inanan kâfir olur.

12- Ehl-i sünnet vel cemaate uygun itikad
etmek:
Bu itikattan bazıları şunlardır:
1- Allahü teâlâ
zamandan, mekândan münezzehtir. (Allah Arş’a oturdu) demek küfürdür.
2-
Allahü teala hiçbir şeye benzemez. Mesela eli var, ayağı var, yürür
iner, çıkar gibi insanlara benzetmek küfür olur.
3- Muhammed
aleyhisselam son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmez. (Nebi
gelmez; ama resul gelir) gibi şeyler söylemek küfürdür.
4- Ehl-i
kıbleye [namaz kılan Müslümana], işlediği günahlardan dolayı kâfir
dememek. İbadetler, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen ve günah
işleyen mümine kâfir denmez. Allahü teâlâ, küçük günaha azap edebilir,
büyük günahları affedebilir.
5- Cennetteki Müslümanların Allahü
teâlâyı göreceğine inanmak. Mutezile buna inanmaz.
6- İman ya vardır,
ya yoktur, artıp eksilmez. Parlaklığı, kuvveti artıp eksilir.
7-
Kur’an-ı kerim mahlûk [yaratık] değildir.
8- Mest üzerine mesh etmek
caizdir. Caiz değil diyen Ehl-i sünnet olamaz.
9- Miracın ruh ve
bedenle birlikte olduğuna inanmak.
10- Mucize ve keramet haktır.
11-
Sahabenin hepsini sevip, hiçbirini kötülememek; çünkü hepsi
cennetliktir. (Hadid 10)
12- Ebu Bekr-i Sıddık, Eshab-ı
kiramın en üstünüdür.
13- Ruh ölmez. Kâfir ve müslüman ölülerin
ruhları işitir.
14- Kabir ziyareti caizdir. Kabirdeki peygamber,
şehit ve evliya zatlardan yardım istemek caizdir.
15- Kabir suali ve
kabir azabı haktır. Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır.
16-
Şefaate, sırata, hesaba ve mizana inanmak.
17- Okunan Kur’an-ı
kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere bağışlamanın caiz
olduğuna, bu sevabların ve duaların ölülere ulaşarak, azaplarının
azalmasına veya kalkmasına sebep olacağına inanmak.
18-Öldürülen,
intihar eden eceliyle ölmüştür.
19- Peygamberler küçük büyük, hiçbir
günah işlemez.
20- Cennet ve cehennem ebedi yani sonsuzdur. Cennet
ve cehennem şu anda vardır. Günahkâr müminler, cehennemde sonsuz kalmaz,
kâfirler sonsuz kalır.
21- Bugün için dört hak mezhepten birinde
olmak. Birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. (Dürr-ül-Muhtar
haşiyesi)

22- Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz,
Hazret-i Mehdi’nin geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine,
güneşin batıdan doğacağına ve diğer bildirilenlere inanmak.23-
Sultana, halifeye isyan caiz değildir. (Bu bilgiler, Fıkh-ı ekber,
Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mektubat-ı Rabbani, F. Fevaid
’den
alındı.)

İmanından şüphe etmek
Sual:
Kitaplarda,
(Şimdi imanım var mı veya imanım devam edecek mi diye şüphe etmek küfür
olur) denirken, (Son nefeste imansız gitmekten korkmak gerekir,
korkmayan imansız gider) de deniyor. Bunların ikisi aynı değil mi?
CEVAP

Hayır, aynı değildir. İbadetleri yapan kimse, imanının
bozulmasında şüphe eder ve günahım çoktur, ibadetlerim beni kurtarmaz
diye düşünürse, imanının kuvvetli olduğu anlaşılır. İmanının devam
edeceğinden şüphe eden kâfir olur. Şüphe etmeyi beğenmezse, mümin olduğu
anlaşılır. (Bezzaziyye)

İmanı olduğundan veya imanının
hep devam edeceğinden şüphe etmek caiz değildir, küfür olur. Mümin
şimdiki ve gelecekteki imanı hakkında hiç şüphe etmemeli, ölünceye kadar
imanlıyım demelidir.

Son nefes için ise, korku ve ümit arasında
olmalı. Son nefeste imansız gitmekten korkmak, şüphe değil iman
alametidir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Son nefeste imansız gitmekten
korkmayan, imansız ölür)
buyurmuştur; çünkü son nefese kadar bu
imanı muhafaza edip etmeyeceğimiz belli değildir. Bunun için, daima
korku içinde yaşamak, haramlardan kaçmak, dinimizin bütün emirlerini
yapmak ve Allah’ın rahmetinden de ümit kesmemek gerekir. Bir hadis-i
şerif meali şöyledir:
(Havf ve reca [korku ve ümit] arasında
bulunan mümin umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.)
[Tirmizi]

İmanı
korumak için
Sual:
En kıymetli nimet iman olduğuna göre, bunu
korumak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
İmanı korumak için
şunlara uymak gerekir:
1- Gayba iman etmiş olmalı. Melekleri,
Cenneti, Cehennemi gösterseler, gözümüzle gördüğümüz için, "Cennet,
Cehennem vardır" demek iman olmaz. Gayri müslimlerin hepsi, ölürken
Cenneti Cehennemi görüp, "İman ettik" diyecekler; ama kabul
olmayacaktır. Müminler övülürken, (Onlar gayba inanırlar)
buyuruluyor. (Bekara 3)

2-
Gaybı yalnız Allahü teâlânın
bildiğine inanmaktır. Peygamber, melek, cin gaybı bilmez. Ancak Allahü
teâlâ dilerse, bildirebilir. Bu bakımdan mucizeyi, kerameti inkâr etmek
caiz değildir.

3-
Haramı haram, helali helal bilmek yani
kabul etmek. Kasten, harama helal, helale haram diyen dinden çıkar.

4-

Allahü teâlânın azabından emin olmamak ve gazabından çok korkmak
gerekir. Kur’an-ı kerimde, Rabbin azabından korkanların, Onun azabından
emin olmadığı bildiriliyor. (Mearic 27-28)

5-
Bir
insan ne kadar çok günah işlerse işlesin, kendini garanti Cehennemlik
bilmemeli. Bir hadis-i kudsi meali:
(Kulum, göklere ulaşacak
günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, benden mağfiret
dilerse, affederim.)
[Tirmizi]

Bir âyet meali:
(Ey
günahı çok olan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah
günahların hepsini affeder. O sonsuz af ve merhamet sahibidir.)

[Zümer 53]

6-
Allah’ın azabından emin olmamalı,
rahmetinden de ümit kesmemeli! Bir hadis-i şerif meali:
(Mümin
havf ve reca
[korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü teâlâ, o
kuluna ümit ettiğini verir ve korktuğundan onu emin kılar.)

[Tirmizi]

7-
Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak.
Yani sevdiğini Allah için sevmek, sevmediğini de Allah için sevmemektir.
Bu, imanın temelidir. Bir hadis-i şerif meali:
(İmanın temeli
Müslümanları sevmek ve Allah düşmanlarını sevmemektir.)
[İ. Ahmed]

Cenab-ı
Hak, Hazret-i İsa’ya buyurdu ki:
(Yer ve göklerdeki bütün
mahlukatın ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma
düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.)
[K.Saadet]

8-
İmanın makbul olması ve korunması için gerekli şartlardan bazıları da
şunlardır:

Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud ve hakiki mabud ve bütün
varlıkların yaratıcısıdır.

Dünya ve ahiret âleminde bulunan her
şeyi, maddesiz, zamansız ve benzersiz olarak yoktan var eden, ancak
Allahü teâlâdır.

Tevekkül farzdır.

Zaruri olarak ve icma
ile bilinen, inanılacak şeylerde, kıyas olmaz. Bunlarda ictihad veya
kıyas edip yanılan kâfir olur. Zaruri olarak ve icma ile bildirilmemiş
olan iman bilgilerinde ictihad edip de yanılan, kâfir olmaz ise de,
bid'at sahibi olur.

İman artıp eksilmez. Yani iman edilmesi
gereken şeyler yönünden artıp eksilmez, fakat yakîn ve tasdik yönünden
parlaklığı, kuvveti artıp eksilir. Müminler, iman ve tevhid hususunda
birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden farklıdır.

İtikadını
İslam dininden almak. Resulullah efendimizin bildirdiği şekilde iman
etmek.

Günah işleyen, fakat tevbe etmeden mümin olarak ölen
kimseyi Allah dilerse ona Cehennemde azap eder, dilerse affeder ve hiç
azaba uğratmaz.
Melekler, kâfirlerin dediği gibi, Allahü
teâlânın ortakları veya kızları değildir. Günah işlemezler. Meleklerde
erkeklik dişilik yoktur.

Kur’an-ı kerimdeki veya diğer din
kitaplarımızdaki dini bir hükümden şüphe etmemek: Mesela tesettür acaba
farz mı diye şüphe etmemek.

Helal da haram da rızktır. Herkes
kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yiyemez.

Elfaz-ı
küfürden bir sözü, anlamını kabul etmese de söyleyen kâfir olur. [Yani
şaka olarak veya güldürmek için söylese yine küfür olur. Mesela şakadan
ben peygamberim dese küfür olur.]

Sarhoş iken, elfaz-ı küfrü
söyleyene kâfir dememelidir.

Bu kâinat sonradan yaratılmıştır.
[Felsefeciler, bunu kabul etmiyor, kâinat böyle gelmiş, böyle gider
diyerek kâfir oluyorlar.]

Ehl-i kıbleyi tekfir etmemek, yani
namaz kılan müslümana işlediği günahlardan dolayı kâfir dememek. [Ehl-i
kıble denilen kimsenin bir inanışı, manası çok açık olan kati bir delile
zıt ise, küfür olur. Böyle bir kimse, namaz kılsa da, her ibadeti yapsa
da kâfir olur.]

Tasavvufu inkâr etmemek. (Avarif-ül-mearif)

Peygamberlerden
sonra insanların en faziletlisi, Hazret-i Ebu Bekir, sonra sırası ile
diğer üç halifedir.

Eshab-ı kiramın hepsi Cennetliktir. (Hadid
suresi 10)

Allahü teâlânın Eshab-ı kiramdan razı olduğu
Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. Onlardan birini kötülemek, bu âyet-i
kerimelere inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan)

İnsanlara
gelen hayır ve şer, fayda ve zararın hepsi, Allahü teâlânın takdir
etmesi iledir.

Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların
ve diğer mahlukatın yapacağı işleri bilmesi ve dilemesidir. Bunun
yaratılmasına kaza, ikisine birden kaza ve kader denir.

Allahü
teâlâ, dilediğini bir lütuf olarak hidayete ulaştırır. Dilediğini de
adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür. Çünkü insanların işlerini
Allahü teâlâ yaratır, fakat insana da irade-i cüziye vermiş, yaptığından
sorumlu tutmuştur.

Öldürülen de, intihar eden de eceliyle
ölmüştür. Ecelsiz ölüm olmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hiç
kimse, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.)
[Araf 34]

İntihar
eden müslümanın namazı kılınır. (Dürr-ül-muhtar)

Öldükten
sonra herkes dirilecektir.

Kabir suali kabirde ruhun cesede
iadesi ve kâfirler ile günahkâr müminler için kabir azabı vardır.

Müminlerin,
Cennete girmesi Allah’ın fazlındandır. Çünkü kimse ameliyle Cenneti hak
edemez.

İnsanlar, dirilince hesaba çekileceklerdir. Ameller
mizanda tartılacaktır.

Peygamberler, âlimler ve salihler,
günahkârlara şefaat edecektir. Peygamber efendimizin şefaati büyük günah
işleyenleredir. Dağlar kadar büyük günahı olanlar da, az veya çok
şefaate kavuşacaktır. Affa ve şefaate kavuşanlardan başka bütün
günahkârlar, günahlarının cezalarını çekeceklerdir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Her peygamberin, müstecab
[kabul olan] bir
duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.)

[Buhari]

Şefaati inkârdan sakınmalı. Çünkü hadis-i şerifte, (Şefaatime
inanmayan, ona kavuşamaz)
buyuruldu. (Şir’a)

Kıyamet
alametlerine inanmak: Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şu alametler
çıkmadan kıyamet kopmaz: Güneş batıdan doğar, üç yer batar, İsa gökten
iner, Duman, Dabbetül arz, Deccal, Yecüc Mecüc ve Aden’den bir ateş
çıkar.)
[Müslim]

Hazret-i Mehdinin geleceğine inanmak da,
Ehl-i sünnet itikadındandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamet
kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki, ismi
benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan
önce dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.)

[Tirmizi, İ. Asakir]

[Bu bilgilerin hepsi, Fıkh-ı ekber,
Emali, R. Nasıhin, Mektubat-ı Rabbani, Feraidül fevaid
kitaplarından
alınmıştır. Başka kitaplardan alınanların ise kaynağı sonunda
bildirildi.]

Doğru itikadın önemi
Sual:
İtikad üzerinde
çok durmanızın sebebi nedir?
CEVAP
Çünkü, itikadı
düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru itikad, ehl-i
sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı
ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10,
iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri
artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, [riya ile]
yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1 rakamının soluna
konan sıfır gibi değersizdir. Ehl-i sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin
hiç faydası olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir. İşte bu kadar önemli
olduğu için Ubeydullah-i Ahrar hazretleri (Bütün kerametleri bize
verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır. Eğer bütün
çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç üzülmeyiz) buyuruyor.

İtikadı
düzgün olan
Sual:
İtikadı düzgün Müslümanlar Cehenneme girmez
deniyor. Günahları ne olacaktır?
CEVAP
Haramlardan kaçan ve
ibadetlerini yapan Müslüman Allah’ın dostudur. Allah dostunu Cehenneme
koymaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Vallahi, Allah dostunu
ateşe atmaz.)
[Cami-us-sagir]

Eğer Müslümana küfre
düşmemişse, dünyada çektiği sıkıntılar günahlarına kefaret olur, şefaate
de kavuşur ve Cehenneme hiç girmez.

Ehl-i sünnet yolunun iki
esası
Sual:
Ehl-i sünnet bilgilerinin bozulmadan günümüze kadar
gelmesinin sebebi nedir?
CEVAP
Ehl-i sünnet âlimlerinin
gayretleri sayesinde bozulmaktan korunarak gelmiştir. Ehl-i sünnet
âlimleri şu iki şeye titizlikle riayet etmişlerdir:

Birincisi:
Olduğu gibi muhafaza edip, ondan hiçbir şey çıkarmadılar.

İkincisi:
Ona bir şey ilave etmediler. Yani sünnete uyup, bidate karşı çıktılar.

Sünnete
uymak demek, İslam’a uymak demektir; ama bildirildiği şekilde, hiç
değiştirmeden uymak gerekir. Onun için Ehl-i sünnet âlimleri,
Resulullah’tan gelene, hiçbir şey ilave etmemişler, bir şey de
çıkarmamışlardır. Metni aynen almışlar, ona şerhler yapmışlar yani
açıklamışlardır. İşte bu sebeple, Ehl-i sünnet bilgileri günümüze kadar
bozulmadan gelmiştir.

İmanı muhafaza
Sual: İmanı
muhafaza etmek için nelere dikkat etmeli?
CEVAP
İman, beş
katlı bir kaleye benzer. Bunlar, bakır, demir, tunç, gümüş ve altın
katıdır.
1- Bakır katı, edeblerdir.
2- Demir katı,
sünnetlerdir.
3- Tunç katı, farzlardır.
4- Gümüş
katı, ihlâstır.
5- Altın katı, Allahü teâlâya yakınlıktır.
Edebleri
gözetmeyen, sünnete yol bulamaz. Sünnete uymayan, farza yol bulamaz.
Farzı tutmayan, ihlâsa yol bulamaz. İhlâsı olmayan da, Allahü teâlânın
sevgisine kavuşmaya yol bulamaz.

Demek ki,
son yani beşinci kata çıkabilmek için, sırayla, birinci, ikinci, üçüncü
ve dördüncü katlardan geçerek çıkmak gerekir. Bunlara uğramadan, bir
anda beşinci kata çıkılmaz.
● İkra ●
● İkra ●
Dindar
Dindar

Mesaj Sayısı : 268
Kayıt tarihi : 15/06/10
Rep Gücü : 1457
Rep Puanı : 1
Uyarı : Seviye 1

http://ikranet.tk/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön

- Similar topics

Konuyu Paylaş...
Konu Linkleri
URL:
BBCode:
HTML:
 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz