SüKûT-Forum
SüKûT-Forum
Yükleniyor

İMAN

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek

İMAN Empty İMAN

#1 Salı 15 Haz. - 19:11

Sual: İman nedir?
CEVAP
İman, bildirilen altı esasa
inanmak ve Allahü teâlâ tarafından bildirilen, Muhammed aleyhisselamın
Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve yasakların hepsine inanmak ve
inandığını dil ile söylemek demektir.

Amentü
şöyledir:
Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rüsülihi
vel yevmil ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel
ba'sü ba'del mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne
Muhammeden abdühü ve resülühü.

[Yani, Allah’a, meleklerine,
gönderdiği kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın
ve şerrin Allah’tan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanıyorum.
Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın da Allah’ın
kulu ve son Peygamberi olduğuna şehadet ediyorum.]

İman,
Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği dini, akla,
tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan tasdik etmek yani
kabul edip, beğenip, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik etmek,
aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı
birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. Tam
olmayınca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar gayba [görmedikleri
halde Resulümün bildirdiği her şeye] iman ederler) buyuruyor.
(Bekara 3) Resulü de, (Dini [hükümleri, dinde bildirilenleri]
aklı ile ölçenden daha zararlısı yoktur)
buyurdu. (Taberani)

Nazara yani göz değmesine inanmayan bir kimse,
(Bugün fen, gözle görülemeyen şuaların iş yaptığını açıklıyor. Mesela
bir kumanda ile TV’yi, radyoyu veya arabamızı açıp kapatabiliyoruz.
Bunun için gözlerden çıkan şuanın zarar verebileceğine artık inanıyorum)
dese bunun kıymeti olmaz. Çünkü bu insan dine değil, kumandadan çıkan
şuaya inanıyor. Yahut şua ile birlikte Peygambere inanıyor. Yani fen
kabul ettiği için, şuaların etkisini gözü ile gördüğü için inanıyor ki
bu iman olmaz. Dinde bildirilen her şeyi, fen ispat edemese de, fayda
veya zararını gözü ile görmese de, yine inanmak lazımdır. Hakiki iman
gayba inanmaktır yani görmeden inanmaktır. Gördükten sonra artık o iman
olmaz. Gördüğünü itiraf etmek olur. Bekara suresinin 3. âyetinde, gayba
inanmak, görmeden inanmak övülüyor. İmanın altı şartı da gayba inanmayı
gerektirmektedir. Çünkü hiç birisini görmüş değiliz.

Peygamber
efendimiz, aşağıda bildirilen iman ile ilgili âyetleri açıklayarak
imanı şöyle tarif etti:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara,
peygamberlere, ahiret gününe,
[yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme,
hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme,
öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve
benim Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.)
[Buhari,
Müslim, Nesai]

Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Asıl iyilik; Allah’a, ahirete, meleklere,
kitaplara, nebilere inanmaktır.)
[Bekara177]
(Onlar
gayba
[Allah'a, meleklere, kıyamete, cennete, cehenneme
görmedikleri halde] inanırlar.) [Bekara 3]

(Onlar, sana
indirilene, senden önceki kitaplara ve ahirete iman ederler.)
[Bekara
4]

Bu üç âyette, Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara,
peygamberlere
ve gayba inanmak bildiriliyor.

(Allah,
onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.)
[Bekara 255]

(Ölümü
Allah’ın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.)
[Al-i İmran 145]

(Ölüm
zamanını takdir eden ancak Allah’tır.)
[Enam 2]

Bu üç âyet,
takdirin Allah tarafından olduğunu bildirmekte, kadere iman etmeyi
göstermektedir.

(Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu
Allah’tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senin yüzünden"
derler. “Küllün min indillah”
[Hepsi Allah’tandır] de, bunlara ne
oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.)
[Nisa 78]
Bu âyet, hayır
ve şerrin Allah’tan olduğunu bildirmektedir.

(Muhammed [aleyhisselam],
Allah’ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur.)
[Ahzab 40]
Bu âyet
de, Resulullahın peygamber olduğunu bildirmektedir.

Amentü’nün
manası

Allah’a inanmak:
Allahü
teâlânın varlığına, birliğine, Ondan başka ilah olmadığına, her şeyi
yoktan yarattığına, Ondan başka yaratıcı olmadığına kalben inanmak,
kabul etmek demektir. Âlemlere rahmet olarak gönderdiği son Peygamberi
Muhammed aleyhisselam vasıtasıyla bildirdiği dinin hepsini kabul etmek,
beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve ümmi nebi
olan Resulüne iman edin!)
[Araf 158]

Meleklere inanmak:

Melekler nurani cisimlerdir. Hiçbirinde erkeklik dişilik yoktur.
Hepsinin günahsız, emin olduğunu kabul etmek, tasdik etmek, yaptıkları
işleri beğenmek şarttır. Bir âyet-i kerime meali:
(Asıl iyilik;
Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, nebilere inanmaktır.)

[Bekara 177]

Kitaplara inanmak:
Zebur, Tevrat, İncil,
Kur’an
ve diğer kitapların Allahü teâlâ tarafından gönderildiğine,
hepsinin hak olduğuna inanmak lazımdır. Ancak, Kur’an-ı kerimden önceki
kitapların insanlar tarafından değiştirildiğini, Allah kelamı olmaktan
çıktıklarını bilmek, bunu kabul ve tasdik etmek demektir. Önceki
kitapların hiç birisi değişmemiş bile olsa, Allahü teâlâ tarafından nesh
edildiğine yani yürürlükten kaldırıldığına iman etmek gerekir. Bir
âyet-i kerime meali:
(Onlar, sana indirilene [Kur’an-ı
kerime], senden önceki indirilen kitaplara iman ederler.) [Bekara
4]

Peygamberlere inanmak:
Peygamberlerin hepsinin
Allahü teâlâ tarafından seçilmiş olup, sadık, doğru sözlü, günahtan
masum olduklarını kabul ile tasdik etmek demektir. Onlardan birini bile
kabul etmeyen, beğenmeyen kimse, kâfir olur. Peygamberlerin ilkinin Âdem
aleyhisselam
ve sonuncusunun, Muhammed aleyhisselam olduğuna
iman etmek, kabul ve tasdik etmek demektir. Peygamber efendimizin
bildirdiği dini hükümlerin hepsini, en güzel şekilde ve eksiksiz tebliğ
ettiğine inanmak, bu emir ve yasakların hepsini kabul edip, hepsini
beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Bütün Peygamberlere
iman edip, hiçbirini diğerinden ayırmayanlar Allah’ın mükafatına
kavuşacaktır.)
[Nisa 152]

Kaza ve kadere inanmak:
Allahü
teâlânın insanlara cüzi irade verdiğini, insanların bu cüzi iradeye
göre tercih ettikleri ve yaptıkları her şeyi Allahü teâlânın yarattığına
iman etmek demektir. Hayır ve şer, her şeyi kulların talep ettiklerini,
Allah’ın da bunu dilediği takdirde yarattığını bilmek, bunu kabul ile
tasdik etmek ve beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’ın
emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.)
[Ahzab 38]

Ahirete
inanmak:

İnsanların kıyamet kopunca, dirileceklerine, hesap ve
mizandan sonra, Müslümanların Cennete, kâfirlerin Cehenneme
gideceklerine ve orada ebedi kalacaklarına iman etmek, bunu kabul etmek
ve beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Onlar [Müslümanlar],
ahiret gününe iman ederler.)
[Bekara 4]

Kelime-i
şehadete inanmak şöyle olmalı:

Ben şehadet ederim ki, yani
görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ve
yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu, resulü ve son
Peygamberidir. İki âyet-i kerime meali:
(Muhammed [aleyhisselam],
Allah’ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur.)
[Ahzab 40]

(Allah’a
ve resulüne inananlara, rableri katında nurları ve ecirleri vardır.)

[Hadid 19]

İnanmak ne demek?
Sual: Müslüman
olmak için Amentü’deki altı esasa inanmak şarttır, ama inanmak ne
demektir?
CEVAP
İnanmak, görmüş gibi, kabul etmek, tasdik
etmek, beğenmek demektir. Bir insanın Müslüman olabilmesi için, iman
sahibi olması, yani dinimizin emir ve yasaklarına inanması şarttır.
Yalnız inanması da kâfi değildir; bu emirleri beğenmesi ve sevmesi de
şarttır. Bu da bir bilgi işidir. Yapıp yapmamak ayrı, bunları kabul
etmek, beğenmek ve sevmek ayrı şeydir. Yapıp yapmamak günah ve sevapla
ilgili, kabul etmek ve beğenmek imanla ilgilidir. İmanın altı esası bir
bütün olup, çok önemlidir. Ufak bir şüphe götürmez. İnandığı halde,
birini bile beğenmemek kâfirliktir.

İmanın tarifi nedir?
İmanı
şöyle tarif ediyorsunuz:
"İman, Muhammed aleyhisselamın,
peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve
felsefeye danışmaksızın, tasdik ve itikat etmektir, inanmaktır. Akla
uygun olduğu için tasdik ederse, aklı tasdik etmiş olur, resulü tasdik
etmiş olmaz. Veya, resulü ve aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o zaman
peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. İman, Amentü’deki
6 esasa kesin olarak inanmaktır. Çünkü iyiler övülürken, (Onlar
gayba inanır)
buyuruluyor."
Bu tarif, Kur'ana zıttır, Bekara
suresinin 62. âyetine aykırıdır. İman sadece Allah’a ve ahirete olması
gerekir. Bu tarifin Muhammedi tavırla hiç bir alakası yoktur.
CEVAP
(Muhammedi)

ifadesi uygun değildir. Bu, Peygamber efendimizin Allah’ın Resulü
olduğuna inanmayan, Kur'anın Allah’ın kelamı değil, Muhammed
aleyhisselamın sözü olduğunu savunan müsteşriklerin ve misyonerlerin
ifadesidir. İman edilmesi gereken hususlar sadece Bekara 62 de mi
bildiriliyor? Diğer âyetleri niye gizliyorsunuz? Güneş balçıkla
sıvanmaz. İman sadece Allah’a ve ahirete değil, Amentü’deki altı
esasa inanmaktır. Bekara suresinin 3. âyetinde, gayba inanmak,
görmeden inanmak övülüyor. İmanın altı şartı da gayba inanmaktır. Çünkü
hiç birisini görmüş değiliz.

Peygamberlerden sonra bütün
insanların en üstünü olan Hazret-i Ebu Bekir bu üstünlüğe kavuşup nasıl Sıddık
lakabını aldı biliyor musunuz? (Allah ne diyorsa doğrudur, Allah’ın
resulü ne diyorsa doğrudur)
demesi yüzünden bu dereceye
yükselmiştir. Kâfirler, (Muhammed, Ebu Bekir’e galiba sihir yapmış,
çünkü görmeden inanıyor, bir anda onun Miraca gidip geldiğini tasdik
ediyor)
diye hayrette kaldılar.

İman herkese lazım
Sual:

İman etmek akıl icabı değil midir?
CEVAP
İmanı olmayan
kimsenin sonsuz olarak Cehennem ateşinde yanacağını Peygamber efendimiz
haber verdi. Bu haber elbette doğrudur. Buna inanmak, Allahü teâlânın
var olduğuna, bir olduğuna inanmak gibi lazımdır. Sonsuz olarak ateşte
yanmak ne demektir? Herhangi bir insan, sonsuz olarak ateşte yanmak
felaketini düşünürse, korkudan aklını kaçırması lazım gelir. Bu korkunç
felaketten kurtulmak çaresini arar. Bunun çaresi ise, çok kolaydır.
(Allahü teâlânın var ve bir olduğuna ve Muhammed aleyhisselamın Onun son
Peygamberi olduğuna ve Onun haber verdiği şeylerin hepsinin doğru
olduğuna inanmak ve beğenmek) insanı bu sonsuz felaketten
kurtarmaktadır.

Bir kimse ben bu sonsuz yanmaya inanmıyorum,
bunun için böyle bir felaketten korkmuyorum, bu felaketten kurtulmak
çaresini aramıyorum derse, buna, (İnanmamak için elinde senedin, vesikan
var mı? Hangi ilim, hangi fen inanmana engel oluyor?) denirse ne cevap
verecektir? Elbette hiçbir vesika gösteremiyecektir. Senedi, vesikası
olmayan söze ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimal denir. Milyonda,
milyarda bir ihtimali olsa da, (sonsuz olarak ateşte yanmak) korkunç
felaketinden sakınmak lazım olmaz mı? Az bir aklı olan kimse bile, böyle
felaketten sakınmaz mı? Sonsuz ateşte yanmak ihtimalinden kurtulmak
çaresini aramaz mı? Görülüyor ki, her akıl sahibinin iman etmesi
lazımdır.

İman etmek için vergi vermek, mal ödemek, yük taşımak,
zevkli tatlı şeylerden kaçınmak gibi sıkıntılara katlanmak lazım
değildir. Yalnız kalb ile, ihlas ile, samimi olarak inanmak yeterlidir.
Bu inancını inanmayanlara bildirmek de şart değildir. İmam-ı Rabbani
hazretleri buyuruyor ki, (Sonsuz ateşte yanmaya inanmayanın, buna çok az
da bir ihtimal vermesi, zannetmesi akıl icabıdır). Sonsuz olarak ateşte
yanmak ihtimali karşısında, bunun yegane ve kesin çaresi olan iman
nimetinden kaçınmak, ahmaklık, hem de çok büyük şaşkınlık olmaz mı?

İmandan
mahrum olan
Sual:
(İman edenin, neyi yok; imandan mahrum olanın
neyi var ki?) sözü, ne demektir?
CEVAP
Hüküm, neticeye göre
verilir. Ebedi kâr ve zarara bakılır. Ebedi nimetlere kavuşmanın veya
ebedi azaplara düşmenin sebebi, insanda bir hazinenin varlığına veya
yokluğuna bağlıdır. Bu hazine imandır, Müslüman olmaktır. Bu hazineye
malik olanın her şeyi var demektir. Bu hazineden mahrum kalanın da,
hiçbir şeyi yok demektir. Mesela dünyanın en fakir insanı salih bir
Müslüman olsun. Bu çok fakir Müslümana, (Dünyanın bütün servetini, her
şeyin tapusunu sana vereceğiz, dünyanın lideri de, sen olacaksın, ama;
imanını bırak) deseler. O, çok fakir Müslüman, bunu asla kabul etmez.
Demek ki, iman sahibi, dünyadaki bütün servetin satın alamayacağı bir
hazineye ve erişilemeyecek bir makama sahiptir.

Netice olarak,
Allahü teâlâya iman eden kimse, o haliyle de ölürse, ebedi Cennetliktir.
Başka hiç bir şeyi olmasa da, ne önemi var? İmandan mahrum olanın
akıbeti ise, ebedi Cehennemdir. Bütün dünya onun olsa da, neye faydası
olur? Onun için bir iş yaparken, bu işten Allahü teâlâ razı mı, değil mi
ona bakmak gerekir. O, razı ise başka hiç kimse razı olmasa da, önemi
yoktur. O razı değilse, herkes razı olsa da, beğense de, hiç kıymeti
olmaz. O halde her işte ölçümüz, Allahü teâlânın rızası olmalıdır.

Dil
ile ikrar

Sual: Bir ingiliz arkadaşım var. Müslüman
olmuş, namaz kılıyormuş ama, hiç kimseye söylememiş. İngilizler Müslüman
olduğunu duyarsa, iyi gözle bakmayacaklarını söylüyor. Kitaplarda
okumuş, kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmek gerekiyor, şimdi benim kaç
kişinin yanında Müslümanlığımı ikrar etmem gerekir diyor. İkrar etmeden
veya edemeden ölsem Müslüman sayılmaz mıyım diyor.
CEVAP
Evet
iman etmek için kalb ile tasdik dil ile de ikrar gerekir. Ancak, onun
dil ile başkalarına ikrar etmesi gerekmez. İslam ülkesinde ikrar etmesi
gerekir ki, Müslüman olarak bilinsin ve Müslümanlara yapılan muamele ona
yapılsın ve Müslüman mezarlığına defnedilsin.

İnanmak ve
beğenmek
Sual:
Cennete, Cehenneme ve Allah’a inanan herkes
mümindir ve Cennete gider deniyor. Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Çok
yanlış bu! Şeytan da Allah’a inanıyor, o da Cennete Cehenneme inanıyor.
Hatta imanın diğer şartlarına da inanıyor. Meleklere inanıyor,
Peygamberlere inanıyor, gönderilen kitaplara inanıyor. Öldükten sonra
dirilmeye inanıyor. Hesaba, kitaba inanıyor yani bunları biliyor. Demek
ki Amentü’ye sadece inanmakla, bunları bilmekle iman olmuyor. Amentü’de
bildirilen altı esasa inanmakla birlikte, Allahü teâlâ tarafından
bildirilen emir ve yasakların tamamını kabul etmek ve hepsini beğenmek
de şarttır. Birini bile beğenmeyen müslüman olamaz. Bir de, Hubb-i
fillah, buğd-i fillah var. Yani Allah dostlarını dost, düşmanlarını
düşman bilmek gerekir. Tersi, yani Allah dostlarını düşman, düşmanlarını
da dost bilen kimse mümin olamaz.

Demek ki Amentü’ye şeytan da
inanıyor, hepsini teker teker biliyor. Ancak şeytan, inandığı, teker
teker bildiği bu şeyleri kabul etmiyor, beğenmiyor ve Allah dostlarını
düşman, düşmanlarını da dost biliyor. Şeytan gibi bilen ve inanan kimse
mümin olmaz.

En faziletli iman
Sual:
En faziletli iman
nedir?
CEVAP
İmanın altı şartına inanıp, hubb-i fillah ve
buğd-i fillaha sahip olduktan sonra, hep Allahü teâlâyı hatırlamak, her
işini dine uygun olarak, Allah için yapmaktır. Bir hadis-i şerif meali:
(En
faziletli iman, nerede olursan ol, Allahü teâlânın seninle beraber
olduğunu bilmendir.)
[Taberani]

İman mahlûk mudur?
Sual:

İman mahlûk mudur, yani sonradan mı yaratılmıştır?
CEVAP
İslam
âlimleri buyuruyor ki: İman, Allahü teâlânın hidayeti olması bakımından
mahlûk değildir; fakat kulun tasdik ve ikrar etmesi bakımından
mahlûktur. İş sahibi, işi yaratan değil, bu işi yapandır. İnsan, mahlûk
olduğu gibi, insanın küfrü de, imanı da mahlûktur. (Milel ve Nihal)
● İkra ●
● İkra ●
Dindar
Dindar

Mesaj Sayısı : 268
Kayıt tarihi : 15/06/10
Rep Gücü : 1457
Rep Puanı : 1
Uyarı : Seviye 1

http://ikranet.tk/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön

- Similar topics

Konuyu Paylaş...
Konu Linkleri
URL:
BBCode:
HTML:
 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz