SüKûT-Forum
SüKûT-Forum
Yükleniyor

Efendimizi Tanımak

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek

Efendimizi Tanımak Empty Efendimizi Tanımak

#1 Çarş. 16 Haz. - 12:24

Peygamber efendimizi tanımak



Sual:
Resulullahı tanımamızdaki ölçü nedir?
CEVAP
Her Müslüman,
Peygamber efendimizin güzellik ve üstünlüklerini ilmi, ihlâsı ve Ona
olan sevgisi kadar derece derece görmekte ve anlayabilmektedir.

Peygamber
efendimize vâris olan yüksek İslam âlimleri ise Onu bütün
güzellikleriyle görmüş ve âşık olmuşlardır. Bunların en başında Ebu
Bekr-i Sıddık
gelmektedir. O, Resulullah efendimizdeki nübüvvet
nurunu görmekte, Onun üstünlük, güzellik ve yüksekliklerini idrak
ederek, Ona âşık olmakta öyle ileri gitmiştir ki, başka hiçbir kimse Ebu
Bekr-i Sıddık hazretleri gibi olamamıştır. Bir keresinde, “Bütün
iyiliklerimi, sizin bir sehvinize (yanılmanıza) değişirim” buyurmuştu.

Resulullah
efendimizin güzelliğini en iyi görüp anlayan ve anlatanlardan biri de,
müminlerin annesi Hazret-i Âişe idi. Âişe validemiz âlime,
müctehide, akıllı, zeki ve edibe idi. Gayet belig ve fasih konuşurdu.
Kur’an-ı kerimin manalarını, helal ve haramları, Arap şiirlerini ve
hesap ilmini çok iyi bilirdi.

Resulullah efendimizi öven şu iki
beyti Âişe validemiz söylemiştir:

Ve lev semiû fî mısra evsâfe
haddihi
Le mâ bezelû fî sevmi yûsufe min nakdin.
Levvâmî zelîhâ
lev reeyne cebînehu
Le âserne bilkat'il kulûbi alel eydî.

“Eğer
Mısır’dakiler, Peygamber efendimizin yanaklarının güzelliğini işitmiş
olsalardı, güzelliği dillere destan olan Yusuf aleyhisselamın
pazarlığında hiç para vermezlerdi. Bütün mallarını, onun yanaklarını
görebilmek için saklarlardı. Zeliha’yı Yusuf aleyhisselama âşık oldu
diyerek kötüleyen kadınlar Resulullahın parlak alnını görselerdi
ellerinin yerine kalblerini keserlerdi de acısını duymazlardı.”

Yine
Âişe validemiz buyuruyor ki:
“Bir gün Resulullah mübarek
nalınlarının kayışlarını çakıyordu. Ben de iplik eğiriyordum. Mübarek
yüzüne baktım. Parlak alnından ter damlıyordu. Ter damlası, her tarafa
nur saçıyordu. Gözlerimi kamaştırıyordu. Şaşakaldım. Bana doğru bakıp; “Sana
ne oldu ki böyle dalgın duruyorsun?”
buyurdu. “Ya Resulallah!
Mübarek yüzündeki nurların parlaklığına ve mübarek alnındaki ter
tanelerinin saçtıkları ışıklara bakarak kendimden geçtim” dedim.
Resulullah kalkıp yanıma geldi. Gözlerimin arasını (alnımı) öptü ve; “Ya
Âişe! Allahü teâlâ sana iyilikler versin! Beni sevindirdiğin gibi, seni
sevindiremedim”
buyurdu. Yani, senin beni sevindirmen, benim seni
sevindirmemden çoktur, dedi.” Hazret-i Âişe’nin mübarek gözlerinin
arasını öpmesi, Resulullah efendimizi severek, Onun cemalini anlayarak
gördüğü için aferin ve takdir olmaktadır.

Resulullah efendimizin
Kur’an-ı kerimde geçen isimlerinden biri de Yasin suresindeki Yasin
kelimesidir. İslam âlimlerinin büyüklerinden olan Seyyid
Abdülhakim-i Arvasi
hazretleri; “Yasin, ey benim muhabbet
deryamın dalgıcı olan habibim, demektir”
buyurmuştur. Bu deryanın
ismini duyanlar, uzaktan görenler, yakınına gelenler, içine girip nasibi
kadar derine inenlerin hepsi, ömürlerinin her safhasında Resulullah
efendimizin aşkı ile yanıp tutuşmuşlar, yanık feryatlar, içli gözyaşları
ve yakıcı mısralarla bu aşklarını dile getirmişlerdir. Bunların içinde
en büyük ve meşhurlarından olan ve bu muhabbet deryasından büyük pay
sahibi olan Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri de Sevgili
Peygamberimize olan muhabbet ve aşkını dile getirdiği kasidelerinden
birinde şöyle demektedir:

Server-i âlem, sana âşık olup da,
yanarım!
Her nerede olsam, o güzel cemalin ararım.

Kâbe
kavseyn tahtının sultanı sen, ben hiçim,
Misafirinim dersem
saygısızlık sayarım.

Her şey cihanda senin şerefine bilirim,
Rahmetin
yağsa bana her gün olur baharım.

Herkes Kâbe’yi tavaf için gelir
Hicaz’a,
Sana kavuşmak için ben dağları aşarım.

Saadet tacına
kavuştum ben rüyada.
Yağın toprağı serpildi yüzüme sanarım.

Dostunu
öven âşıkların bülbülü, ey Cami!
Divanında şu yazılar, oluyor,
tercümanım.

Dili sarkmış, susuz kalmış, uyuz bir köpek gibi,
Senin
ihsan denizinden bir damla arzularım.

Muhammed Masum
hazretleri buyuruyor ki:
(En büyük saadet, iki cihanın en üstün
insanı olan Muhammed aleyhisselama tâbi olmaktır. Cehennem azabından
kurtulmak için, Allahü teâlânın seçtiği sevdiği insanların reisine uymak
gerekir. Cennet nimetlerine kavuşmak, Ona tâbi olanlara mahsustur.
Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için, Ona tâbi olmak şarttır. Ona
uymayanların tevbeleri, zühdleri, tevekkülleri ve duaları kabul olmaz.
Onun yolunda olmayanların zikirleri, fikirleri, şevkleri ve zevkleri
kıymetsizdir. Peygamberler, Onun hayat veren deryasından bir kadehe
kavuşmakla, o derecelere yükselmişlerdir. Evliya, Onun sonsuz
deryasından bir yudum içmekle muratlarına ermişlerdir. Yeryüzündeki
melekler, Onun hizmetçileri, göklerdekiler, âşıklarıdır. Her şey, Onun
şerefine yaratılmış, bütün varlıklar, Onun mübarek ruhundan feyz
almışlardır. Allahü teâlânın varlığını O açıklamış, her şeyin yaratanı,
Onun rızasını almak istemiştir. Ona ve Onun Âline ve Eshabına bizden
dualar olsun. O yüce Peygamber, hepimizden razı olsun!)
● İkra ●
● İkra ●
Dindar
Dindar

Mesaj Sayısı : 268
Kayıt tarihi : 15/06/10
Rep Gücü : 1457
Rep Puanı : 1
Uyarı : Seviye 1

http://ikranet.tk/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön

- Similar topics

Konuyu Paylaş...
Konu Linkleri
URL:
BBCode:
HTML:
 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz