******: Darbeden farkı olmaz
SüKûT-Forum :: GeneL :: GünceL Haberler
1 sayfadaki 1 sayfası • Paylaş
******: Darbeden farkı olmaz
CHP Genel Başkanı Deniz ******, özel gündemle
toplanan Genel Kurul'da yaptığı konuşmada Anayasa değişikliğine ilişkin
önemli açıklamalarda bulundu.
Deniz ******, ''Anayasayı, tek başına değiştirip,
yüksek yargı siyasi vesayet altına alınacak olursa bu durumun bir
parlamento çoğunluğunun göz yummasıyla mı yoksa hukuk dışı bir askeri
darbeyle mi gerçekleştiğinin önemi kalmaz'' dedi.
******,
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle
toplanan Genel Kurulda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, örnek olarak
bütün dünyada ilgiyle izlenen modernleşme tarihinin temelinde iki ana
siyasi ilkenin bulunduğunu ifade etti. ******, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Birincisi ırk, kan, kafatası ölçülerini reddeden ve
etnik kimlikleri, yerel, yöresel bağımlılıkları aşan bir ulusal kimlik
anlayışı, ikinci temel ilke, din, siyaset ve laiklik anlayışıyla
ilgilidir. Müslüman bir toplumda en geniş din ve ibadet özgürlüğü ile
laik bir devlet düzeninin birlikte sürdürülebilmesi, pek çok kişinin
gözünde Türkiye'yi örnek bir ülke haline getirmiştir. Aslında İslamiyet
ile laikliğin beraberliği, Türkiye'nin modernleşme başarısının temel
dayanağıdır. Etnik kimliğimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milletinin
birer parçası olarak, eşitlik ve kardeşlik içerisinde beraberce
yaşayacağız. Dini inancımız, mezhebimiz ne olursa olsun, hepimiz laik
Türkiye Cumhuriyeti'nin birer parçası olarak, eşitlik ve kardeşlik
içinde, yine bir arada yaşayacağız. Bunu başarabilirsek, Türkiye,
istikrar, demokrasi içerisinde ilerler. Böyle bir parlak geleceği, etnik
ayrımcılık ve terör tehdidinin gölgelemesine izin vermemeliyiz.
Aynı
şekilde din temelinde ayrışmaların, cemaatleşmelerin, eğitimi, hukuku,
yargıyı, emniyeti yönlendirmeye başlaması, böyle bir sürece göz
yumulması, seyirci kalınması tarihi bir gaflet olacaktır. Demokrasinin
sağladığı olanakları, cumhuriyetin ve devletin milli ve laik kimliğini
ortadan kaldırmak için kullanmak, hem kullananlar hem de siyasal çıkar
hesabıyla göz yumanlar açısından tam bir aymazlıktır.''
-''LİDERİN
SİYASİ VESAYETİNE DÖNÜŞEBİLİR''-
''Milli irade, bir
bütündür. İktidar ve muhalefetin milli iradenin bir parçasıdır'' diyen
******, milli irade ya da milli egemenliğin, tek başına demokrasi
anlamına gelmediğini, milli egemenliğin demokrasiye dönüşebilmesi için
bağımsız, güçlü bir yargıya, hukukun üstünlüğü anlayışına ihtiyaç
olduğunu kaydetti.
Deniz ******, insan hak ve
özgürlüklerinin kağıt üzerinde kalmamasının, ancak güçlü ve etkin bir
medya denetimine bağlı olduğunu dile getirdi. ******, yoksa milli
egemenlik ve milli irade anlayışının, kolayca bir parlamento
egemenliğine, parlamento egemenliğinin bir parti çoğunluğunun diktasına,
parti çoğunluğunun da bir liderin siyasi vesayetine dönüşebileceğini
kaydetti.
CHP Genel Başkanı ******, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Böyle bir durumda da memleketin dürüst, namuslu
insanları, vatansever aydınları, sabaha karşı evleri basılıp, neyle
suçlandıklarını bile bilmeden, aylarca tutuklanabilirler, herkesin
telefonları bilgisayarları izlenebilir, insanlar dizi film senaryoları
gibi ucu açık iddianamelerle, gizli tanık ifadeleriyle, sahte haham
ifşaatlarıyla, emniyet ya da savcılıkta sanıklarla pazarlık yapılarak,
oluşturulan delillerle yargılanabilirler. Üç yıla yakın bir süre tutuklu
kaldıkları halde, kendilerine iddianameyle ilgili hiçbir soru
sorulmamış olabilir. Siyasetçilerin talimatlarına alet olmayı reddeden
başsavcılar, uydurma suç iddialarıyla tutuklanabilirler. Muhalefet eden
gazete ve televizyonları susturmak için vergi rekortmenlerine, vergi
kaçakçılığı suçlamasıyla mali baskı ve yıldırma yöntemleri acımasızca
uygulanabilir.
Neyin suç, kimin suçlu olduğuna hukuk değil,
siyaset karar verirse hukukun gücü ortadan kalkar, güçlünün hukuku
egemen olmaya başlar. Eğer bir ülkede bir parlamento çoğunluğu,
yasamayı, yürütmeyi, basını, televizyonları, şirketleri, holdingleri
vesayet altına alması için bir lidere teslim etmişse duvarlarda
'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' yazması bir anlam taşımaz.
Böyle bir tablo karşısında bir de anayasayı, bir partinin iç işi gibi
ele alarak, tek başına değiştirip, yüksek yargı kurulları da siyasi
vesayet altına alınacak olursa, bu durumun artık bir parlamento
çoğunluğunun göz yummasıyla mı yoksa hukuk dışı bir askeri darbeyle mi
gerçekleştiğinin de bir önemi kalmaz.''
******,
iktidarların, seçimden çıkmasının demokrasiyi güvence altına almaya
yetmeyeceğini kaydederek, demokrasilerde iktidarların denetlenebilir ve
hesap verebilir olması gerektiğini söyledi. Gerçek demokrasilerde
yargıdan kaçan, dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakan, bakan
ve milletvekillerine yer olmadığını ifade eden ******, sözlerini şöyle
tamamladı:
''TBMM'nin 60 yıl önce milli irade ve milli
egemenlik kavramlarıyla yola çıktığı yolculuğunu, gerçek bir demokrasi
hedefine ulaştırabilmek için siyaseti etkin bir hukuk ve kamuoyu
denetimine sokacak düzenlemelere ihtiyaç vardır. Hukuku, siyasetin
emrine girmekten çıkarıp, siyaseti denetleyecek bir noktaya taşımak işin
özüdür. Gerçek demokrasi, siyaset; hukuku kullanırsa değil, hukuk;
siyaseti denetlerse sağlanır.''
toplanan Genel Kurul'da yaptığı konuşmada Anayasa değişikliğine ilişkin
önemli açıklamalarda bulundu.
Deniz ******, ''Anayasayı, tek başına değiştirip,
yüksek yargı siyasi vesayet altına alınacak olursa bu durumun bir
parlamento çoğunluğunun göz yummasıyla mı yoksa hukuk dışı bir askeri
darbeyle mi gerçekleştiğinin önemi kalmaz'' dedi.
******,
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle
toplanan Genel Kurulda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, örnek olarak
bütün dünyada ilgiyle izlenen modernleşme tarihinin temelinde iki ana
siyasi ilkenin bulunduğunu ifade etti. ******, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Birincisi ırk, kan, kafatası ölçülerini reddeden ve
etnik kimlikleri, yerel, yöresel bağımlılıkları aşan bir ulusal kimlik
anlayışı, ikinci temel ilke, din, siyaset ve laiklik anlayışıyla
ilgilidir. Müslüman bir toplumda en geniş din ve ibadet özgürlüğü ile
laik bir devlet düzeninin birlikte sürdürülebilmesi, pek çok kişinin
gözünde Türkiye'yi örnek bir ülke haline getirmiştir. Aslında İslamiyet
ile laikliğin beraberliği, Türkiye'nin modernleşme başarısının temel
dayanağıdır. Etnik kimliğimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milletinin
birer parçası olarak, eşitlik ve kardeşlik içerisinde beraberce
yaşayacağız. Dini inancımız, mezhebimiz ne olursa olsun, hepimiz laik
Türkiye Cumhuriyeti'nin birer parçası olarak, eşitlik ve kardeşlik
içinde, yine bir arada yaşayacağız. Bunu başarabilirsek, Türkiye,
istikrar, demokrasi içerisinde ilerler. Böyle bir parlak geleceği, etnik
ayrımcılık ve terör tehdidinin gölgelemesine izin vermemeliyiz.
Aynı
şekilde din temelinde ayrışmaların, cemaatleşmelerin, eğitimi, hukuku,
yargıyı, emniyeti yönlendirmeye başlaması, böyle bir sürece göz
yumulması, seyirci kalınması tarihi bir gaflet olacaktır. Demokrasinin
sağladığı olanakları, cumhuriyetin ve devletin milli ve laik kimliğini
ortadan kaldırmak için kullanmak, hem kullananlar hem de siyasal çıkar
hesabıyla göz yumanlar açısından tam bir aymazlıktır.''
-''LİDERİN
SİYASİ VESAYETİNE DÖNÜŞEBİLİR''-
''Milli irade, bir
bütündür. İktidar ve muhalefetin milli iradenin bir parçasıdır'' diyen
******, milli irade ya da milli egemenliğin, tek başına demokrasi
anlamına gelmediğini, milli egemenliğin demokrasiye dönüşebilmesi için
bağımsız, güçlü bir yargıya, hukukun üstünlüğü anlayışına ihtiyaç
olduğunu kaydetti.
Deniz ******, insan hak ve
özgürlüklerinin kağıt üzerinde kalmamasının, ancak güçlü ve etkin bir
medya denetimine bağlı olduğunu dile getirdi. ******, yoksa milli
egemenlik ve milli irade anlayışının, kolayca bir parlamento
egemenliğine, parlamento egemenliğinin bir parti çoğunluğunun diktasına,
parti çoğunluğunun da bir liderin siyasi vesayetine dönüşebileceğini
kaydetti.
CHP Genel Başkanı ******, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Böyle bir durumda da memleketin dürüst, namuslu
insanları, vatansever aydınları, sabaha karşı evleri basılıp, neyle
suçlandıklarını bile bilmeden, aylarca tutuklanabilirler, herkesin
telefonları bilgisayarları izlenebilir, insanlar dizi film senaryoları
gibi ucu açık iddianamelerle, gizli tanık ifadeleriyle, sahte haham
ifşaatlarıyla, emniyet ya da savcılıkta sanıklarla pazarlık yapılarak,
oluşturulan delillerle yargılanabilirler. Üç yıla yakın bir süre tutuklu
kaldıkları halde, kendilerine iddianameyle ilgili hiçbir soru
sorulmamış olabilir. Siyasetçilerin talimatlarına alet olmayı reddeden
başsavcılar, uydurma suç iddialarıyla tutuklanabilirler. Muhalefet eden
gazete ve televizyonları susturmak için vergi rekortmenlerine, vergi
kaçakçılığı suçlamasıyla mali baskı ve yıldırma yöntemleri acımasızca
uygulanabilir.
Neyin suç, kimin suçlu olduğuna hukuk değil,
siyaset karar verirse hukukun gücü ortadan kalkar, güçlünün hukuku
egemen olmaya başlar. Eğer bir ülkede bir parlamento çoğunluğu,
yasamayı, yürütmeyi, basını, televizyonları, şirketleri, holdingleri
vesayet altına alması için bir lidere teslim etmişse duvarlarda
'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' yazması bir anlam taşımaz.
Böyle bir tablo karşısında bir de anayasayı, bir partinin iç işi gibi
ele alarak, tek başına değiştirip, yüksek yargı kurulları da siyasi
vesayet altına alınacak olursa, bu durumun artık bir parlamento
çoğunluğunun göz yummasıyla mı yoksa hukuk dışı bir askeri darbeyle mi
gerçekleştiğinin de bir önemi kalmaz.''
******,
iktidarların, seçimden çıkmasının demokrasiyi güvence altına almaya
yetmeyeceğini kaydederek, demokrasilerde iktidarların denetlenebilir ve
hesap verebilir olması gerektiğini söyledi. Gerçek demokrasilerde
yargıdan kaçan, dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakan, bakan
ve milletvekillerine yer olmadığını ifade eden ******, sözlerini şöyle
tamamladı:
''TBMM'nin 60 yıl önce milli irade ve milli
egemenlik kavramlarıyla yola çıktığı yolculuğunu, gerçek bir demokrasi
hedefine ulaştırabilmek için siyaseti etkin bir hukuk ve kamuoyu
denetimine sokacak düzenlemelere ihtiyaç vardır. Hukuku, siyasetin
emrine girmekten çıkarıp, siyaseti denetleyecek bir noktaya taşımak işin
özüdür. Gerçek demokrasi, siyaset; hukuku kullanırsa değil, hukuk;
siyaseti denetlerse sağlanır.''
Kaynak: aa |
Similar topics
» Erdoğan'dan YSK ve ******'a eleştiri
» ******: Açıklamamın arkasındayım
» ******'ın ismi "KCK/TM" iddianamesinde
» Kılavuzsuz Olmaz!
» Erdoğan'dan ******'a sert cevap
» ******: Açıklamamın arkasındayım
» ******'ın ismi "KCK/TM" iddianamesinde
» Kılavuzsuz Olmaz!
» Erdoğan'dan ******'a sert cevap
SüKûT-Forum :: GeneL :: GünceL Haberler
1 sayfadaki 1 sayfası
Konu Linkleri | |||
---|---|---|---|
URL: | |||
BBCode: | |||
HTML: |
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz