Acz'i Libaz-ı Şenir
1 sayfadaki 1 sayfası • Paylaş
Acz'i Libaz-ı Şenir
Güne öksüz bir kentin geceden kalma sabahı...
yağmurlara ağlayan bulut hamallığındaki
yüreğiyle tozlu akşamları bekleyen o şehir
O şehir işte, bir akrebin kıskacına emanet etmiş sevdasını da,
"aşk"a zehirlenmiş oracıkta
Sonu olmayan bir masala dönüşmüş gözleri birden,
uzun uzadıya sararmış bakışları
vuslata bîhaber bir dalın ucunda
ellerinden renk alan bu dalı kanadıkça sıkıyormuş
sıktıkça diriliyormuş o mezar
O mezar işte, örümcekten bozma kefenlerin,
masumiyetin "acz"ine giydirdiği tek mahzen
Bakma öyle güneşim kamaştırma beni ,
suçumu saçlarımda akladım ben
geçmişi giyindikçe geleceğe ancak soyunuyorum
çaresizliğim üşütmüyor,
koyduğum noktalarda kar oluyorum belki ondandır titreyişlerim
Ve gece sesini yitirmiş baktım sende,
bakışlarına giydirmelisin dedi harfleri
oysa hayattan kopardığım kâğıtlar kadar
buruşuk dökülüyor yüzüm aynalara artık
ve artık bir kelebeğin kanatları kadar naif
kanıyor korkularım
Şehrim !
sensiz...
nisan uğramaz sahraların Leyla'sı gözlerim
martıların korkusuz kanatlarından döküyorum ağıtlarımı
Minarelere dar gelen selâlar damgalıyor ellerimi
ve firkatler tütsüleşiyor Meryem'lerin kırağı çalan umutlarında
İsa'lara gökleri lâmekân eyleyen
sessiz...
bir zehra vâveylası yankılanıyor yamaçlarımda
aylakça gezen kavî ölümlere sürtünerek yok oluyor
bu kadar kısa mı diyorum !
tırnaklarınızdan kayar cesediniz
bu kadar kolay mı ?
çaresiz...
Kartallar bülbül doğarsa bir güne
güllerden sorulmaz artık şiirlerin usâresi
Zihinleri yobazlığın yorgun yüzünde çürüyenler
görüşlerine biçilen "lâl"lerce bakışlarından olurlar
ve bu şehre göç vermekten yorgun düşer kuşlarım
kurşun sıkar düşlerime gece
yoksan !
şehirsizim...
...
yağmurlara ağlayan bulut hamallığındaki
yüreğiyle tozlu akşamları bekleyen o şehir
O şehir işte, bir akrebin kıskacına emanet etmiş sevdasını da,
"aşk"a zehirlenmiş oracıkta
Sonu olmayan bir masala dönüşmüş gözleri birden,
uzun uzadıya sararmış bakışları
vuslata bîhaber bir dalın ucunda
ellerinden renk alan bu dalı kanadıkça sıkıyormuş
sıktıkça diriliyormuş o mezar
O mezar işte, örümcekten bozma kefenlerin,
masumiyetin "acz"ine giydirdiği tek mahzen
Bakma öyle güneşim kamaştırma beni ,
suçumu saçlarımda akladım ben
geçmişi giyindikçe geleceğe ancak soyunuyorum
çaresizliğim üşütmüyor,
koyduğum noktalarda kar oluyorum belki ondandır titreyişlerim
Ve gece sesini yitirmiş baktım sende,
bakışlarına giydirmelisin dedi harfleri
oysa hayattan kopardığım kâğıtlar kadar
buruşuk dökülüyor yüzüm aynalara artık
ve artık bir kelebeğin kanatları kadar naif
kanıyor korkularım
Şehrim !
sensiz...
nisan uğramaz sahraların Leyla'sı gözlerim
martıların korkusuz kanatlarından döküyorum ağıtlarımı
Minarelere dar gelen selâlar damgalıyor ellerimi
ve firkatler tütsüleşiyor Meryem'lerin kırağı çalan umutlarında
İsa'lara gökleri lâmekân eyleyen
sessiz...
bir zehra vâveylası yankılanıyor yamaçlarımda
aylakça gezen kavî ölümlere sürtünerek yok oluyor
bu kadar kısa mı diyorum !
tırnaklarınızdan kayar cesediniz
bu kadar kolay mı ?
çaresiz...
Kartallar bülbül doğarsa bir güne
güllerden sorulmaz artık şiirlerin usâresi
Zihinleri yobazlığın yorgun yüzünde çürüyenler
görüşlerine biçilen "lâl"lerce bakışlarından olurlar
ve bu şehre göç vermekten yorgun düşer kuşlarım
kurşun sıkar düşlerime gece
yoksan !
şehirsizim...
...
1 sayfadaki 1 sayfası
Konu Linkleri | |||
---|---|---|---|
URL: | |||
BBCode: | |||
HTML: |
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz